Pakistan Gözlemleri – Gökçe Şentürk

Uluslararası örgütümüz ISL’ye yeni kardeş partiler katmak için Pakistan’da The Struggle örgütünün Lahor kentinde 13-14 Mart tarihlerinde gerçekleştirdiği 38. Kongresindeydik. Pakistan 200 milyonu aşkın nüfusa sahip 4 eyalete ayrılmış bir ülke. Etnik ve dinsel ayrışmaların cenneti diyebileceğimiz bir ülke Pakistan. Keşmir, Beluçistan, Peştunya ile özdeşleşse de ülkenin neredeyse tamamına yayılmış bir ulusal sorun var.

The Struggle’ın merkezi olan Lahor, Penjab eyaletinin başkenti olan önemli merkezlerden biri. Penjab eyaleti ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturuyor, önemini buradan alıyor diyebiliriz. Resmi hükümetin merkezi ve başkent İslamabad en planlı ve altyapıya sahip şehir olarak ön plana çıkıyor. Sanayinin merkezi olarak da işçi sınıfının da yoğunlaştığı Sindh eyaletinin merkezi Karaçi önemli şehirler arasında.

Kongrenin gerçekleştiği Lahor’da yaklaşık 10 gün boyunca kaldığımız için ve yoldaşlarla yaptığımız konuşmalardan Pakistan’da sosyo-ekonomik durum üzerine gerçekçi gözlemlere sahip olduk. Troçki’nin eşitsiz bileşik gelişim yasası sokaklara yazılmış gibi kendisini gösteriyor. Toplu taşımanın yetersizliği sebebiyle sokaklar ulaşım aracı olarak tercih edilen motorsikletlerin karmaşası altında, birçok genç insanın hayatını kazalarda kaybettiğini öğreniyoruz. Çok ciddi anlamda bir çöp sıkıntısı göze çarpıyor. Sokaklar dilencilik yapan genç, yaşlı, kadın ve çocuklarla dolu. Durumun Karaçi’de çok daha kötü olduğunu, sokakların adeta çöpe terk edildiğini ve temiz su bulma sıkıntısı çeken milyonlarca insan olduğunu da söylemek gerekiyor. Diğer yandansa bu çarpıklık sınıfsal ayrımla bütünleşince tablo netleşiyor, zenginlerin yaşadığı kent merkezlerinden uzakta banliyöler, planlı, az nüfuslu ve temiz. Britanya’dan kalan özel kolejler yüksek duvarları ile çevrelediği binalarıyla sokakların gerçekliğinden kendini ayırıyor. Uluslararası kapitalizm açısından bir standart gösterge olarak havaalanı ve bulunduğu bölgenin görüntüsü kentlerin yükünü omuzlayan emekçilerin gerçeklerinden uzakta bir tablo çiziyor. Her zaman olduğu gibi emekçilerin, kent yoksullarının durumu bir yana kapitalizmin ihtiyaçları başka bir yana.

Sokaklarda Türkiye’den tavsiyeyle kopya edilen yunus polisleri, Türkiye iş birliği ile yapılan yeni metro inşaatını, Türkiye Yunus Emre Kültür Merkezi’ni görünce Erdoğan’ın Pakistan kardeşliğini(!) ve planlarını anlamak da zor olmuyor.

Tarihsel Lider Lal Khan’ın Ölümünden sonra 38. Kongre:

The Struggle köklü geçmişiyle Pakistan sosyalist solunun lideri konumunda. Ülke 1947’de bağımsızlığını kazandıktan sonra bugüne kadar sınıf mücadelesi açısından çetrefilli dönemlere sahip olmuş. Ulusal kalkınmacı, reformist Pakistan Halk Partisi lideri Zulfikar Ali Bhutto’ya 1978 yılında yapılan darbe ve sonraki 10 yıl boyunca süren kanlı Ziya ül Hak diktatörlüğü bunların başında geliyor. The Struggle’ın ve Pakistan’da Troçkizmin hikayesi de diktatörlük sırasında Hollanda’da sürgündeki sosyalistlerin faaliyetleriyle başlıyor. 1988’de diktatörün ölmesiyle ülkeye dönen Lal Khan ve yoldaşları sayesinde gelenek kendini bugüne güçlü bir şekilde aktarmış.

Kanser sebebiyle 21 Şubat’ta hayatını kaybeden Lal Khan’ın mücadelesi, azmi ve bıraktığı devrimci miras açık bir şekilde Kongre’nin ana vurgularından biriydi. Lal Khan’ın yokluğunda, üstelik de hükümet baskısı ve koronavirüs sebebiyle halka açık faaliyetlerin durdurulduğu bir dönemde yoğun özveriyle gerçekleştirilen ve oldukça coşkulu bir kongre gördüğümüzü söylemek gerekiyor.

2 gün süren kongrede Pakistan’ın yerellerinden gelen yoldaşların konuşmalarıyla, Pakistan perspektifleri, uluslararası perspektif, örgütlenme ve devrimci parti inşası üzerine detaylı oturumlar gerçekleştirildi.

Biz de Partimiz SEP adına, Arjantin’den kardeş örgütümüz MST’nin lideri Alejandro Bodart ile birlikte ISL temsilcileri olarak uluslararası oturumda perspektiflerimizi aktardık ve birlikte mücadele çağrımızı kongreye katılan yoldaşlar önünde yineledik.

Kapitalizmin tüm dünyada yarattığı yıkım ve krizlerini aşmak konusundaki başarısızlığı 2019 yılı boyunca emekçi isyanlarının maddi koşullarını açığa çıkardı. Şimdi koronavirüs salgını tüm dünyada tehdit oluşturmuşken neoliberal modelin yarattığı yıkım ve özelleştirilen sağlık sisteminin çöküşü hiçbir tereddüt bırakmayacak şekilde bir kez daha tarihsel misyonumuz olan uluslararası devrimci Marksist bir örgütlenmenin zorunluluğunu önümüze koyuyor. Bu bağlamda yaptığımız görüşmelerde ISL’nin Eylül ayında gerçekleşecek dünya kongresine The Struggle’dan yoldaşlarımız da katılacaklarını aktardılar.

Mücadele Araçları

The Struggle yıllar içerisinde emekçilere ve gençlere hitap edebilecek önemli araçları edinmiş. Yaklaşık 50 milyonluk emekçi nüfus yaşadığı koşullar itibariyle ciddi bir devrimci potansiyele sahip. Emekçilerin %90’ının asgari ücretin altında maaş aldığı, enflasyon ve kriz sebebiyle koşulların giderek ağırlaştığı bir durum var. Sonuncusu 2019’da şimdiki hükümet tarafından olmak üzere Pakistan daha önce 22 kez IMF’den kredi almış. Türkiye’den de iyi bildiğimiz bu koşullar altında işsizlik de ciddi bir problem teşkil ediyor. Bu yılın sonuna kadar milyonlarca yeni işsizin açığa çıkacağı söyleniyor.

Pakistan Trade Union Defence Campaign (PTUDC), örgütün işçi çalışmalarının merkezi aracı. 1990’larda farklı sektörlerden sendikaların ve işçi örgütlerinin birlikteliğiyle kuruluyor. Kongre hazırlıkları nedeniyle ne yazık ki çalışmalara birebir katılma ve gözlemleme şansı elde edemedik ama, kongreye PTUDC adına farklı bölgelerden katılan yoldaşların konuşmalardan gözlemlediğimiz kadarıyla yoğunluğu kamu sektöründen olmak üzere önemli işçi merkezlerinde örgütlenmelere sahip.

Gençlik içerisinde PTUDC ile geleceksizlik ve genç işsizlik bağlamında birlikte çalışan ve ülke genelinde üniversitelerde çalışma yürüten Revolutionary Student Front (RSF) ve Kaşmir bölgesinde çalışma yürüten Jammu Kashmir National Students Federation (JKNSF), The Struggle’ın gençlik çalışmalarını oluşturuyor. 2019 Kasım ayında ülke genelinde yapılan öğrenci eylemlerinin ana örgütlenmesi ve kitle mobilizasyonu da yoldaşlarımız tarafından sağlanmıştı.

Olasılıklar ve Sosyalist Ortadoğu, Sosyalist Asya Perspektifi

Görüşmelerimizde de dile getirdiğimiz önemli bir nokta Ortadoğulu sosyalistler olarak Güney Asya’da çetin koşullar altında mücadele eden yoldaşlarımızın da iyi bildiği etnik-dinsel ayrışmalar üzerineydi. Emekçilerin sınıf mücadelesinde yeniden tarihin öznesi olarak ön plana çıkabileceği maddi koşullar mevcut. Fakat 90’lardan beri egemen sınıfın sloganı olan “medeniyetler çatışması” tezi emekçilerin asıl düşmana karşı sınıf bilincinin gelişmesinin önündeki en büyük zafiyeti oluşturuyor.

Bu noktada uluslararası örgütlenme perspektifine ve somut çalışmalara sahip bağımsız Leninist partilerin inşası dünyanın geleceği açısından kritik bir önem taşıyor. Kongrede The Struggle’ın bu anlamda uzun yıllar gerçekleştirdiği entrizm taktiğinin 2016’da değiştirilmesiyle birlikte bu noktanın da vurgulandığını gözlemlediğimizi söylemeliyiz.

Sosyalist Emekçiler Partisi olarak suni kutuplaşmaların emekçi cehennemi yarattığı ve kapitalizmin krizini devrimci olasılıklara dönüştürecek fırsatları yok ettiği etnik-mezhepsel çatışmalara karşı devrimci bir atılım için yoğun bir çaba ve çalışkanlık ortaya koyuyoruz. Bu bağlamda, İran, Afganistan, Lübnan, Kürdistan bölgesinden bağlantılarımız ve yoldaşlarımızla Sosyalist Ortadoğu perspektifini somut kılacak bir çabayla bütünleştiriyoruz.

Pakistan konumu ve tarihi itibariyle İran, Afganistan, Hindistan ve Bangladeş’e uzanan bir hatta Güney Asya’da yaratılacak devrimci bir öznenin gerçekçi bir adayı konumunda. Yaptığımız görüşmelerde bu anlamda ortaya konacak koordinasyon ve iş birliği ile de gerek teorik gerek pratik çalışmaları birlikte yürütmek istediğimizi aktardık. Troçki’nin ifadesiyle “insanlığın tarihsel krizi, devrimci önderliğin krizine indirgenmiş durumda”. Mücadelemizin ilhamıyla edindiğimiz güzel anılar ve kuvvetli yoldaşlık bağlarıyla döndüğümüz Pakistan ziyaretinden sonra kat be kat çabayla çalışmalarımıza yükleneceğiz. Latin Amerika’dan, Ortadoğu’ya ve Asya’ya yayılacak kızıl rüzgarlar hiç de uzakta değil.

Bhagat Singh’in Yoldaşlarına, Tüm Dünyada Devrimci Marksizmin yayılması için mücadele edenlere selam olsun!

Zafere Kadar SÜREKLİ DEVRİM!