CAATSA Yaptırımlarına Ne Demeli? – Güneş Gümüş

Trump görevi bırakmadan S-400 hava savunma sistemini Rusya’dan satın alması nedeniyle  Türkiye’ye uygulanacak CAATSA yaptırımlarını imzaladı. 12 maddeden oluşan yaptırım paketinden Savunma Sanayi Başkanlığı’nı hedef alacak şekilde daha yumuşak olanların seçildiği görülüyor. İlk defa bir NATO ülkesine uygulanacak yaptırım kararı sonrasında ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun “Türkiye’yi S-400 problemini derhal çözmek için ABD ile koordinasyon halinde çalışmaya çağırıyorum. Türkiye, ABD için değerli bir müttefik ve önemli bir bölgesel güvenlik ortağı. Türkiye’nin S-400 pozisyonunun teşkil ettiği engeli ortadan kaldırarak, on yıllardır süren üretken savunma sanayi işbirliğimizi sürdürmek istiyoruz” sözleri bir yanda sopa diğer yanda havuç siyasetini hatırlatıyor. AKP iktidarı durum gereği yaptırımları kınasa da yeni başkan Biden ile iplerin daha çok gerilmesini istemediği görülüyor. Peki devrimci sosyalistlere bu meselede nasıl bir tavır almak uygun düşer?

ABD yaptırımları konusunda solda iki eğilim kendini gösteriyor. Bir yanda bu yaptırımları Türkiye’nin egemenlik haklarına bir saldırı olarak tanımlayıp bölgede istediği gibi at koşturma çabaları emperyalizmin ağababasına takılan Türkiye egemen sınıfla gönül birliği hissedenler var. Örneğin yaptırımları “emperyalizmin ülkemize saldırganlığı” olarak niteleyen TKH, konu üzerine ABD Başkonsolosluğu önünde bir protesto eylemi yaptı bile. 

Sanırsınız mazlum Türkiye devleti saldırı altında! Bugün yaptırımlara giden yolun Suriye’ye müdahale için Rusya ile köprüleri atıp devamını getiremeyen AKP’nin S-400’leri satın alarak ilişkileri toparlama çabası yok mu! AKP iktidarı eliyle Türkiye bölgesel etkisini artırmak için Rusya ve ABD ile kimi gerilimler yaşamıyor; Libya’dan Suriye’ye Dağlık Karabağ’dan Sudan’a Ortadoğu ve Kafkaslarda yayılmacı bir siyaset izliyor. Bu politika AKP’ye has filan da değil. AKP öncesinde de ülke egemenleri bölgesel bir güç olarak hegemonya alanlarını genişletme peşindeydi; sadece taktik ve stratejiler farklıydı. Bugün devletin sahibi haline gelen iktidar adımları daha pervasız, daha hesapsız, daha az diplomasi-daha çok askeri müdahaleler aracılığıyla attığı için büyük emperyalist güçlerle kafa kafaya gelişi daha çok yaşanıyor. 

ABD yaptırımları konusundaki soldaki diğer bir tavır da HDP ve etki alanındaki sosyalistler cephesinden geliyor. Zaten Karayılan daha birkaç hafta önce İsrail medyasına yeni başkan Biden’a göz kırparak “biz Batı’nın, ABD’nin iyi müttefikleriyiz” demişti. Bu noktada da benzer bir tavırla AKP karşısında kendisini ABD ile yakın hisseden, AKP’yi geriletmek için Biden’a umut bağlayan bir  hava seziliyor. Dünya haklarına kan kusturmuş ve kusturmaya devam edecek olan emperyalizmin tepesindeki gücün başına demokrat makyajı yapmış gericiler geçti diye beklentiye kapılmanın bir alemi yok. Biden ve ekibi, Trump’un aksine Orta Doğu’da daha çok at koşturan bir ABD dış politikasıyla dünya egemenliği konumlarını pekiştirmek peşinde. 

Devrimci sosyalistler ne bölgesel gücünü pekiştirmek için olmadık maceralara girişip bedelini halka ödeten AKP iktidarıyla bir kader birliği hissedip halkı da kader birliği içinde ortak davranmaya davet edebilir ne de kanlı bıçaklı olsa da düşmanlarıyla mücadelesinde emperyalizm tepesinde gangsterlere umut bağlayabilir. Emperyalist kapitalizm dünya üzerinden sökülüp atılmadığı sürece dünya halklarına kan ve gözyaşından ötesini vadetmez. Aslolan devrimci mücadeleyi hem kendi egemen sınıfına hem de emperyalist kapitalizme karşı büyütmekten geçmektedir.