Türkiye: Kürtler ve Özgürlük – V. U. Arslan

Zeytin Dalı’ndan Barış Pınarı’na… İsimler ironik, Kürt halkının acısı ve öfkesi ise büyük. Güneş Gümüş’ün işaret ettiği gibi yaşananlar Kürtlerin Nakba’sıdır. Bir yandan da bu “Büyük Felaket” bağıra çağıra gelmiş bir felakettir. Bazı sonuçları çıkarmak büyük önem taşıyor…

Türkiye’de emekçilerin büyük çoğunluğu Kürt halkının ezilmesi üzerinden şovenist gürültüye kapılıyor. Bakıldığında on milyonlarca emekçi işsizlik, düşük ücretler, sendikasızlık, güvencesizlik, yoğun ve uzun çalışma, mobbing kıskacında… Emekçiler için bir gelecek var mı? Yok!

Buradan bir öfke birikimi yaşanıyor. Toplumsal patlamanın maddi koşulları olgunlaşıyor, ama Kürt meselesinde silahlar konuşunca şovenizme teslim olan emekçilerin gazı alınıyor. Emekçiler Kürtlerin siyasal tercihlerine, taleplerine düşman kesildikçe işçi sınıfı içerisindeki bölünmeler çoğalıyor. Bunun karşılığı da daha fazla örgütsüzlük, kapitalistler karşısında daha fazla savunmasızlık ve acımasız sömürü karşısında daha fazla acizlik oluyor. Yan yana çalışan Türk ve Kürt işçiler birbirlerine düşman gözüyle bakarsa ortak mücadele nasıl mümkün olur ki? Ortak mücadele olmayınca emekçiler limon gibi sıkılıyor ve iş bitince bir kenara atılıyor.

qamishli syria ile ilgili görsel sonucu

Bardağın Dolu Tarafı

Diğer taraftan medyadaki onca patırtıya rağmen özellikle büyük kentlerde öyle aman aman galeyana gelmiş güruhlar toplayamadıklarını, halkın genelde sakin gündelik yaşantısını sürdürdüğünü, heyecan ve saldırganlığın ateşli iktidar yanlıları ile faşist kesimlerle sınırlı kaldığını gözlemledik.

AKP karşıtlığı toplumda o derecede keskin ki yükseltilen milliyetçiliğe rağmen AKP’nin toplumsal desteğinde kayda değer bir artış gözlemlenmiyor. Tersinden AKP’nin tek parti rejiminin güçlenmesinden endişelenen geniş kesimler, Suriye’ye müdahaleye şüpheyle yaklaşıyor.

CHP şaşırtıcı olmayan biçimde AKP’nin arkasında milliyetçi bloğa eklemlenince parti tabanında tepki oluştu. Bu tepkiler güvenlik kaygıları yüzünden dile gelmekte zorlanıyor, ama operasyona karşı çıktığı için linç edilmeye çalışılan Sezgin Tanrıkulu’na net şekilde destek geldi. Yerel seçimlerde HDP oyları sayesinde AKP’nin yenilgiye uğratıldığının farkında olan önemli orandaki CHP seçmeni Kürtlerle empati kurmak konusunda eskisinden daha ileride.

Gelgelelim CHP’nin Suriye politikası Esad ile koordine kurup Rojava’daki Kürtlerin icabına o şekilde bakmaktı. Açık ki burjuva cumhuriyetin kurucu partisi, kapitalizm yanlısı CHP’den enternasyonalist bir tutum izlemesini beklemek abesle iştigaldir.

Rojava’nın Sonu ve Kürtlerin Özgürlüğü

Nitekim yanına ÖSO’yu da alan güçlü TSK karşısında tutunma şansı olmayan SDG mecburen Esad ile anlaşarak kontrol altındaki bölgeleri Şam’a devretmeye başladı. SDG’ninki bariz biçimde denize düşen yılana sarılır durumu, zira Arap milliyetçisi Baas rejiminin SDG’nin özerk kantonlarına da ayrı bir askeri yapılanma olarak YPG’ye de izin vermesi mümkün değil.

Dolayısıyla bir rüyanın kabusa dönüşünü izliyoruz. Barzani’nin 2 yıl önce Irak’ta yaşadığının bir benzerini hatta sonuçları itibariyle çok daha ağırını bugün SGD yaşıyor. Tarihsel dönemeçler dönülürken, bir dönem kapanır yenisi açılırken Kürtlerin elinde kalan derin hayal kırıklığı ve acılardan başkası değil. Emperyalist denklemlere dayanarak bir yere varılamayacağı asırlık tecrübeyle sabit.

Milliyetçilikler, ulus devletler, emperyalist büyük güçler denkleminde Kürt sorunun demokratik ya da askeri çözümü mümkün olamaz. Çözümün tek güzergahı sınıfsal ve devrimsel olandır. Dünyanın süper gücünü arkanıza aldığınızı düşündüğünüzde bile, Irak ve Suriye’de olduğu gibi burjuva devletler sıfır durumuna düştüğünde bile Kürtlerin kazanımları bir anda yok ediliyor. Buradan çıkan sonuç Kürtlerin özgürlüğünün emperyalistleri, burjuva diktatörleri ve devletleri toptan hedefleyen birleşik sosyalist bir halk hareketinin başarıya ulaşmasıyla mümkün olduğudur.

Tüm Ortadoğu’da farklı etno-mezhepsel kökenlerden gelen emekçilerin enternasyonalist devrimci birliğinin önünde hiçbir güç duramaz. Mazlum emekçi Kürt halkı da böylelikle özgürleşir. Ezilenlerin direnişi elbette ki haklı ve meşrudur, ama kurtuluşa giden yol da araştırılmalıdır.