Suriye: İdlib(istan)’da Sona Doğru – V. U. Arslan

Suriye Ordusu’nun İdlib’e yönelik beklenen taarruzu 19 Aralık’ta başladı. Havadan ve karadan ağır bir şekilde saldırıya uğrayan cihatçıların savunma hatları hızla kırıldı. Neticede 3 gün içerisinde İdlib’in güneydoğu kırsalındaki 30’a yakın köy Suriye Ordusu’nun denetimine geçti. Ordunun Jarjanaz kasabasını ele geçirdikten sonra stratejik önemdeki Maarat el Numan ilçesine yöneleceği bildiriliyor. Böylelikle Şam Halep otoyolunun tamamen kontrol altına alınması konusunda büyük adım atılmış olacak. Bu arada ağustos ayında Morek ilçesinde olduğu gibi Sarman Köyü’ndeki bir TSK gözlem noktasının daha Suriye Ordusunca kuşatılması ve komik duruma düşmesi söz konusu.

Öte yandan on binlerce sivil büyük kafilelerle Türkiye sınırına yönelmiş durumda, El-Hava Sınır Kapısı’na yönelen gruplar Türkiye’nin, sınır kapısını açmasını talep ediyor. AKP Suriye Ordusu’nun ilerleyişi karşısında sessiz kalırken esas kaygı yaratanın yeni bir mülteci dalgası olduğu görülüyor.

Büyük bir hızla ilerleyen Suriye Ordusu’nun operasyonu hangi aşamaya kadar ilerleteceği merak konusu, çünkü Suriye Ordusu’nun ilerleyiş temposunun Putin ve RTE arasında yapılan pazarlıklarca ayarlandığı biliniyor. Beklenti Şam-Halep arasındaki M5 karayolunun tümden ele geçirilene kadar Suriye Ordusu’nun ilerleyeceği yönünde. Pazarlıklar ne getirir bilinmez ama cihatçıların İdlib ve Cisr el Şugur’da köşeye sıkıştığı ve direnme kapasitelerinin tükendiği görülüyor. Bu konuda İslamcı grupların AKP tarafından yüz üstü bırakıldığının da herkes farkında. AKP yandaş medyası da “katil Esed” halkı katlediyor gibilerinden feveran da gerçekleştirecek durumda değil.

İdlib’in tamamen Suriye Ordusu’nun denetimine girmesi Suriye İç Savaşı’nın ana perdesinin kapanması anlamına gelecek. Bu durumda geriye YPG’nin uzun zaman yönettiği bölgelerin kaderinin nasıl belirleneceği konusu kalacak. Bu bölgeler için sahada Şam ve Moskova’nın yanısıra YPG, ABD ve TSK ile güdümündeki silahlı gruplar rekabet ediyor. Diğer taraftan Şam’ın İdlib’i ele geçirmesi Esad’ın elini muazzam boyutlarda güçlendirecek.

Ne Olmuştu

Suriye’nin kuzeybatısındaki Hatay’a komşu İdlib vilayeti iç savaşın başlamasından beri cihatçıların en güçlü olduğu bölgelerin başında geliyordu. İç savaşın kaçınılmaz olduğu gösteren olay da 2011’de İdlib’in ilçesi olan Cisr El Şugur’da isyancıların Suriye Ordusu’na bağlı yüz civarındaki askeri vahşice boğazlamasıyla yaşanmıştı. Mart 2015’te ABD’nin desteği ve Türkiye, Katar, Suudi Arabistan’ın inisiyatifiyle oluşturulan ‘Fetih Ordusu’ İdlib şehir merkezini ele geçirmişti. Daha kritik bölgelere yoğunlaşan Suriye Ordusu İdlib’e taarruz edemeyince sırtını Türkiye’ye yaslayan İdlib merkezli yaklaşık Hatay büyüklüğündeki bir alan cihatçıların kurtarılmış bölgesi olmuştu. Ancak ‘Fetih Ordusu’nu oluşturan iki ana grup el Kaide bağlantılı Nusra Cephesi (daha sonra Tahrir Şam Heyeti ismini aldı) ve Ahrar Şam iç savaş içerisinde iç savaşa tutuşmuştu. Zafer ise görece daha bağımsız davranan Nusra’nın olmuştu. Zamanla cihatçıların kontrolü tamamen Türkiye’ye geçmiş, AKP iktidarı da Putin ile girdikleri pazarlıklarda istediğini alabilmek için cihatçılar üzerindeki nüfuzunu kullanmıştı. Suriye Ordusu da Şam, Halep ve Dera bölgelerini temizledikçe yapılan anlaşmalarla sıkışan militanlar İdlib’e gönderilmişti. Türkiye, Rusya ve İran 4-5 Mayıs 2017’deki Astana toplantısında, İdlib ve çevresini “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan etti. Eylül 2017’de Astana’da varılan uzlaşmayla AKP terör örgütleriyle (Nusra) Suriyeli isyancıları ayırmayı üstlenmiş, fakat bunu hayata geçirememişti. Bu da Rusya’nın Ankara karşısında elini güçlendirmiş ve İdlib’in temizlenmesi meselesi Moskova ve Ankara arasında pazarlıklara konu olmuştu. YPG’nin ezilmesi ve TSK’nın Suriye topraklarındaki varlığını sürdürebilmesi için Putin’e muhtaç olan RTE her ne kadar çok sevse de İdlib’deki çihatçıları gözden çıkarmak zorunda kalmıştı.