Bugün Cumhuriyet’in ilanının 97. yılı kutlanıyor. Aslında kutlanan şey 1923’te ilan edilen ve geriye sadece hayaleti kalan Cumhuriyet’ten başkası değil.
Cumhuriyet mefhumu politik anlamda tek başına bir şey ifade etmiyor, esasen onun karakterini belirleyen şey içeriğinin hangi sınıfsal ilişkiler etrafında doldurulduğu ve hangi sınıf için var olduğudur. Birincisinden ikincisine Cumhuriyet’in esas kazananı bu coğrafyanın yoksul emekçi halkları değil, adım adım yetiştirilen büyük sermayedarları oldu. Bugün birçoklarınca ilerici anlamlar atfedilen, karanlığa karşı bir ışık olarak gösterilen cumhuriyetten günümüze miras kalan bir şey varsa o da sadece Koçlar, Sabancılar ve onların bu topraklarda yüz yıla yakın süredir sürdürdüğü sömürü oldu. Dolayısıyla onların Twitter hesaplarından içli videolar yayınlayarak cumhuriyeti kutlamalarından daha doğal bir şey yok!
Sermaye, bugüne kadar bu cumhuriyeti koruyup kollayabilmek adına darbelere, katliamlara geçit vermekten, selamlamaktan, emekçiler ayağa kalktığında olağan dönemlerde dillerinden düşürmedikleri demokrasi ve insan hakları gibi olguları ayaklar altına almaktan çekinmediler. Duygu yüklü videoları bu acı gerçekleri unutturamayacak! 12 Eylül’den Erdoğan rejimine kirli çıkarları için hemen her tür baskı rejimine arka çıkanları emekçiler affetmeyecek!
Erdoğan Cumhuriyetini Yaratan Birinci Cumhuriyetin Ta Kendisidir!
Elbette günümüzde Erdoğan şahsında cisimleşen rejim birinci cumhuriyeti kıymete bindiriyor. Özellikle laik-sosyal demokrat ve kimi ulusalcı kesimler Erdoğan rejimine cumhuriyeti tasfiye ettiği, laikliği ayaklar altına aldığı için öfke duyuyorlar. Kimi sol kesimler de “cumhuriyetin kazanımları”nı korumak adına bu koroya katılıyorlar.
Fakat çoğu zaman unutulan esas nokta özlemle yad edilen Birinci Cumhuriyet’in AKP karanlığının yaratılmasında esas sorumlu olduğudur. Kazanımlarından bahsedilen Cumhuriyet öyle bir cumhuriyet ki, emekçiler onlarca yıl örgütlülük, grev gibi en temel haklarından mahrum kalmış, 1976’ya kadar alanlarda 1 Mayıs kutlanması bile yasaklanmıştır. Kürt halkı başta olmak üzere ezilen halklar baskı, imha ve inkar politikalarına terk edilmiş; güdük burjuva demokrasisi ve en temel insan hakları sermayenin güvenliği söz konusu olduğunda terk edilmekten çekinilmemiştir.
Darbelerle ortadan kaldırılan devrimcilerin, muhaliflerin yerleri AKP’yi yaratan İslamcı tarikat ve cemaatlerle doldurulmuştur. Denizleri idama gönderen “cumhuriyet” bugünkü rejimin temellerini atan Güllerin, Erdoğanların önünü açmıştır. Dolayısıyla 17 yaşında Erdal Erenlerin idama gönderildiği cumhuriyetle, sokak ortasında Berkin Elvanların, Ali İsmaillerin, Uğur Kaymazların, Ceylan Önkolların terörist addedilerek katledildiği cumhuriyet arasında bir süreklilik vardır.
Cumhuriyet için elbette mücadele edeceğiz, ancak bu eskisinden farklı olarak emekçilerin cumhuriyeti olacak! Sömürünün ortadan kaldırıldığı, toplumun yüzde birinin değil herkesin
Zenginliği eşit ve adil bir şekilde bölüştüğü bir emekçi cumhuriyeti! Ezilenlerin baskılanmadığı, kimliklerinin, dillerinin ve kültürlerinin yok sayılmadığı bir cumhuriyet! Kadınların ezilmediği, cinsiyetler arasında eşitliğin hüküm sürdüğü bir cumhuriyet! Gençlerin işsizlik ve geleceksizlik sarmalının içine sürüklenmediği, geleceğe umutla bakabildiği bir cumhuriyet! Çocukların sokaklarında taciz ve tecavüz korkusu yaşamadan özgürce oyun oynayabildiği, eğitim haklarının ellerinden alınmadığı bir cumhuriyet!
Bu cumhuriyeti sermayedarlar veremedi, veremeyecek de! Onların cumhuriyeti bize sadece sömürü, kan ve gözyaşı verebilir. Oysaki bizlerin geleceğini garanti altına alabilecek tek şey dünya devrimi için bütün ülkelerin emekçileriyle birleşen, emperyalist kapitalizme savaş açan; sınıfların ve sınırların ortadan kaldırılması için mücadele veren sosyalist bir cumhuriyettir.
Dünya devriminin öncüsü olacak sosyalist bir cumhuriyet için SEP saflarında mücadeleye!