Afganistan Üzerine ISL Deklerasyonu: Emperyalizme ve Taliban Barbarlığına Karşı Emekçi Halk ve Kadınlarla Dayanışmaya!

11 Eylül saldırılarının ardından Bush yönetimi ve uluslararası suç ortakları Afganistan’ı işgal ederek “terörizme karşı savaş”ın startını Afganistan’ı işgal ederek vermişlerdi. Görünüşte amaç Afganistan ve Irak gibi ülkelerde Taliban ve El Kaide türevi radikal İslamcı örgütleri temizlemek ve Saddam Hüseyin gibi diktatörleri devirerek sözde demokrasi ve özgürlükleri bu coğrafyaya taşımaktı. Ancak Afganistan örneği emperyalizmin süslü laflarının altında yalan ve ikiyüzlülükten başka birşey aranmaması gerektiğini açık bir şekilde gösteriyor.

Bugüne kadar sayısız cana mal olan 20 yıllık savaşın sonunda 38 milyonluk ülkenin kaderi ultra-gerici Taliban rejimine terk edildi. Emperyalistlerin ülke içerisindeki güçleri, Eşref Gani gibi siyasal işbirlikçileri, Raşid Dostum ve Ata Muhammed Nur gibi savaş ağaları Taliban’ın Kabil’i de ele geçirmesiyle birlikte arkalarına bile bakmadan ülkeden kaçarken; on milyonlarca insanın en kötü kabusları gerçeğe dönüştü.

Afganistan’da bugünlerin geleceğini öngörmek zor değildi. SSCB’nin Afganistan işgali sonrası bölgeyi cihatçı fidanlığına dönüştüren ABD’den başkası değildi. ABD ve ortakları tarafından eğitilen, donatılan ve finanse edilen cihatçı fanatikler, zaman içerisinde Müslüman coğrafyasında mezhepsel-sekter boğazlaşmaları örgütlediler. Bu karanlık odaklar aynı zamanda bu coğrafyaya yapılan emperyalist müdahalelerin bahaneleri oldu. Ancak, ABD ve ortakları için Afganistan’daki savaşın yükü taşımanın anlamsız hale geldiği ortadaydı ve İslami terör bahanesiyle 20 yıldır ülkeyi cehenneme çeviren emperyalistler çareyi Taliban’la uzlaşmakta buldular.

Geçtiğimiz yıl ABD yönetimi Katar’ın arabuluculuğuyla Taliban ile “Afganistan’a Barışı Getirme Anlaşması” imzalarken; bu anlaşmaya sadık kalan Biden yönetimi 75 bin kişilik bir savaşçı grubuna sahip Taliban’ın 300 bin kişilik, emperyalizmin desteğiyle donatılmış Afgan ordusu karşısında başarı şansının olmadığı konusunda kamuoyunu teskin etmekle uğraşıyordu. Ancak ABD’nin çekilme kararıyla birlikte Afgan ordusunun nasıl tuzla buz olduğunu, savaş ganimetleriyle zenginleşenlerin nasıl kaçıştığını açıkça görmüş olduk. Bu yönüyle ABD ve uluslararası emperyalist ortaklarının Afganistan bataklığında boğulmuş olduğunun altını çizmekte fayda bulunmaktadır. Bu aynı zamanda II. Dünya Savaşı’ndan bu yana emperyalizmin liderliğini üstlenen ABD’nin ne kadar çok ivme kaybettiğini ve alternatif üretme kapasitesinin kalmadığını göstermektedir.

Ancak, ABD ve müttefikleri başarısızlıklarını yeni emperyalist hesaplaşmaları ve yeni denklemleri gündeme getirecek şekilde şekillendirmeye çalışmaktadır. ABD’nin 20 yıl öncesine göre değişen uluslararası öncelikleri Taliban’ı Çin ve Rusya gibi emperyalist güçlere karşı işbirliği yapılabilir bir özne haline getirmektedir. Çin ve Rusya gibi ülkelerse yanıbaşlarına salınan yılanın kendilerini ısırmaması için Taliban’la işbirliği kanallarını sonuna kadar açmaktadır. Erdoğan gibi otoriter-İslamcı figürlerse Taliban’ı neredeyse kardeş ilan etmekten geri durmamaktadır. Emperyalist planlara uyum sağladığı ölçüde; Taliban’ın kadınlara, çocuklara, itaat etmeyen herkese karşı uygulayacağı zulüm sözde “demokratik dünya” için dert edilecek en son şey haline gelmektedir. Bunun dışında Afganistan’dan dünyaya yayılan uyuşturucu trafiğinin ve gelirlerinin kimler tarafından nasıl paylaşılacağı konusu ABD’nin bir diğer gündemi olmuştur.

Afganistan’da Talibanlı bir geleceği kabullenmek istemeyenler çoğunluktadır. Daha şimdiden özellikle kadınların Taliban’a karşı sesini yükselttiği görülebilmektedir.

Uçağın kanadına tutunarak ülkeden kaçmaya çalışanların görüntüleri, devrimci bir öncünün inşasının ne kadar acil bir görev olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Burjuva düzenin çöktüğü, burjuva siyasetçilerin kaçacak delik aradıkları bir ortamda öne çıkabilecek ve Taliban barbarlığına karşı mücadelenin öncülüğünü ele alabilecek bir devrimci öznenin varlığı sadece Afganistan’da değil, tüm coğrafyada denklemleri baştan aşağı değiştirebilirdi. Tarih yenilgilerle olduğu kadar fırsatlarla da doludur. Eğer bugün Afganistan’da Taliban’a karşı direniş örgütleyecek devrimci bir örgüt olsaydı hızla büyüyebilir ve halkın öncüsü haline gelebilirdi.   ISL olarak, inşa edeceğimiz uluslararası devrimci öncü ile bu fırsatlara hazır olma konusunda tarihsel bir sorumluluğa sahip olduğumuzun bilincindeyiz

Ortadoğu’da emekçiler ve ezilenler, Batılı emperyalistlere asla bel bağlanamayacağını Afganistan deneyiminden de anlamalıdır. Demokrasi hayallerini pazarlayan ABD ve ortakları için tek dert kendi emperyalist çıkarlarıdır. Bu yüzden emekçiler ve ezilenler, yoksulluğa ve zorbalığa karşı sadece kendi örgütlülüklerine ve kendi dayanışmalarına yaslanabilir. Bunun en somut hali, uluslararası sosyalist birlik temelinde yerel diktatörlere, kapitalizme ve emperyalizme karşı devrimi sürekli kılmaktır. Emekçilerin birliği ve mücadelesi yegane çıkış yoludur.

ISL olarak Taliban barbarlığına karşı Afgan emekçilerle dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.