SSCB’nin içeride ve dışarıda yaygın bir şekilde sorgulanmasına ve mahkum edilmesine neden olan Çernobil Felaketi, modern zamanların en akılda kalan olaylarından birisiydi. Bugünkü Coronavirüs Felaketi de kapitalizmin sorgulanmasına ve mahkum edilmesine yol açacaktır.
1986’da Moskova’daki bürokratların Çernobil’deki patlamaya ilk tepkisi felaketi gizlemeye çalışmak, daha sonra da önemsiz göstermek olmuştu. Ama bir saatten sonra bu mümkün olmayacaktı. Radyoaktif serpinti o kadar büyüktü ki radyasyon yüklü bulutlar Batı Avrupa ülkelerine bile ulaşmış, Ukrayna’da yüz binlerce insanın acil tahliyesi gerekli olmuştu. Neticede Moskova durumu kabullendi. Olayın açığa çıkması sonucu ortaya çıkan siyasi fiyasko da muazzam boyutlardaydı. Çernobil, SSCB’deki düzenin köhnemişliğini, kötü yönetimi ve en önemlisi insan hayatına hiç değer vermeyen bir polis rejimi olduğunu çıplak bir şekilde göstermişti. Zaten kriz içerisinde olan SSCB’nin içeride ve dışarıdaki meşruiyeti ağır bir darbe aldı. Çernobil Felaketi, başta Gorbaçov olmak üzere SSCB’nin başındaki Stalinist bürokratların köklü değişiklik konusunda netleşmelerine elbette önemli katkıları olmuştur. Nitekim Çernebil’deki felaket SSCB’nin dağılmasını hızlandırmıştır. SSCB’deki düzenin komünizmle alakası olmasa da bugün bile Çernobil komünizmin başarısızlığının sembollerinden biri olarak kullanılmaya devam ediyor.
Aradan 34 yıl geçti ve insanlık yine unutulmayacak bir felaketle karşı karşıya. Dünyanın egemenleri yüz binlerce kişinin ölümünü gönül rahatlığıyla dillendirebiliyorlar. Bugün yaşananlar Çernobil ile önemli benzerliklere sahip ve kapitalist mekanizmanın neden olduğu çok köklü problemlere işaret ediyor. Nasıl Çernebil SSCB’deki düzenin fiyaskosuysa Koronavirüs Salgını da kapitalizmin benzer ve hatta daha büyük bir fiyaskosudur. Şöyle ki:
1) Salgının başlangıç noktası, dünyada emek sömürüsünün en yoğun olduğu yerlerden Çin‘di ve yöneticiler ilk etapta salgının varlığını ve ciddiyetini kendi halkından ve dünya kamuoyundan gizlediler. Sebebi kapitalist işleyişin darbe almasını engellemekti. Oysa mesele dünya kamuoyuna tüm ciddiyetiyle zamanında paylaşılmış olsaydı, salgının kontrol dışına çıkması baştan engellenmiş olurdu.
2) Sadece Çin değil, Trump’tan Putin’e, Boris Johnson’dan Hamaney ve Erdoğan’a kadar kapitalist liderler kapitalist ekonomi etkilenmesin diye salgını önemsiz göstermeye çalıştılar. Gerekli tedbirleri almadan hayati önemdeki haftaları göz göre göre harcadılar ve neticede salgın kitlesel bir insan kırımına dönüştü.
3) Kapitalist iktidarlar salgın süresince inanılmaz hatalara imza attılar ve süreci inanılmaz derecede kötü yönettiler. Salgının kitlesel yayılma gösterdiği bir zamanda bile futbol endüstrisinin basıncı ile maçlar devam etti. İtalya ve İspanya’da salgının patlama yapmasında büyük futbol organizasyonları etkili oldu. Aynı şekilde virüs uçakla dünyanın her noktasına taşınırken turizm ve taşımacılık sektörleri etkilenmesin diye iş çığrından çıkana kadar uçuşlar sürdürüldü. Örnekler çoğaltılabilir…
4) Kapitalist iktidarların uzun yıllardır sürdürdüğü neoliberal kesintilerle kamusal sağlık hizmetleri çökertildiği için ülkelerin sağlık sistemleri salgına cevap veremedi. Hastanelerde ne gerekli miktarda yatak sayısı vardı, ne de yoğun bakım ünitesi… En basitinden en aciline gerekli sağlık teçhizatları, ventilatör gibi hayat kurtaran teknolojik cihazlar ve yeterli miktarda sağlık çalışanı bulunmuyordu… Yeterli koruma olmadan felaketi önlemeye çalışan sağlık emekçileri tıpkı Çernobil’deki emekçiler gibi feda edildiler.
5) Önleyici sağlık çalışmaları özel ilaç ve sağlık tekelleri için karlı olmadığından insanlık corona salgınına tamamen hazırlıksız yakalandı. Oysa daha önce yaşanmış SARS, MERS gibi aynı aileden virüslerin deneyimlerinden yararlanılabilirdi. Salgının önlenmesinden, aşı ve diğer ilaçların geliştirilmesine kadar hayat kurtaracak bir dizi gelişme sağlanabilirdi. Ama temel amacı kar etmek olan ilaç şirketleri için her hasta bir skor olduğundan önleyici sağlık hizmetlerinin bir anlamı olamazdı. Ne de olsa önleyici sağlık hizmetleri olsa olsa müşteri sayısını azaltır. Küresel salgının ardından bütün dünyada borsalar çökerken ilaç şirketlerinin hisselerinde rekor artışlar görünmesi bu durumla alakalıdır.
6) Küresel salgın uluslararası işbölümü, planlama ve koordinasyon gerektirirken kapitalist sistem kritik haftalar boyunca şirketleri dahi koordine edememiştir. İtalya ve İspanya salgından kırılırken Almanya gibi AB’nin başını çeken zengin ülkeleri süreci izlemekle yetinmiştir. Emperyalist rekabet, işbirliği ve planlama şöyle dursun İran‘a uygulanan ambargoda olduğu gibi insan kırımını daha da ağırlaştırmıştır. Krizin çıkış noktası Çin’de salgın kontrol edilemez görünüyorken daf kafalı Trumpgiller meseleye sevinmekteydi.
7) Dünya genelinde on milyonlarca yoksulun tıkış tıkış yaşadığı büyük metropoller bu tarz ölümcül salgınlar karşısında tamamen savunmasızdır. Bombay, Tahran, Sao Paolo, Mexico City, İstanbul, Lagos… Bu gibi şehirlerde ne sosyal mesafeyi, ne gerekli hijyeni ne de gerekli sağlık hizmetlerini bulabilirsiniz. İşte bunun örneğini “gelişmiş” New York’ta görebiliyoruz. Evsizler, yoksulluk sınırının altında yaşayıp sağlık hizmetlerine erişimi olmayan on milyonları ile ABD, dünya kapitalizminin lideri ve en zengini olarak manzarayı yeterince iyi örneklendirmektedir.
İnsanların kapitalizme olan güvenini nerelerde daha çok kaybettiğine dair bir tablo…
8) Kapitalizm, böyle bir pandemi karşısında ekonomik olarak da tam anlamıyla büyük bir fiyaskodur. Milyarlarca emekçi dünya genelinde muazzam bir zenginlik yaratırken küresel sistemin salgın karşısında en ufak bir hazırlığı yoktur. Tersine kapitalizm salgın öncesinde zaten koşar adım büyük bir ekonomik krize sürükleniyordu ki pandemi ile birlikte işler çığrından çıktı. Dünya genelinde yüz milyonlarca emekçi işini kaybedip açlıkla burun buruna gelirken burjuva devletler büyük bir gayretle batmakta olan tekelleri kurtarmak derdinde. Bu büyük çelişki önümüzdeki aylarda daha şiddetli bir şekilde etkisini gösterecektir.
Dönüşüm İhtimalleri
Coronavirüs pandemisi, yüz milyonlarca insanı kapitalizmin işlemediğine ikna edecektir. Sorgulama büyük olacaktır. Buna paralel biçimde sosyalizmin toplumların çıkarları için çok daha iyi bir sistem olduğuna dair fikirler yaygınlaşacaktır. Ne var ki Çernobil benzetmesinin sınırlarına burada varıyoruz. Çünkü SSCB’de devlet kapitalizminin alternatifi olarak serbest piyasa, bariz bir tercihti. Nitekim Stalinist bürokratlar olabilecek en az hasarla SSCB’yi yıkıp yeni kurulan kapitalist cumhuriyetlerde yeni devlet başkanları ve yeni elitler oldular.
Ama bugün böyle rahat bir geçiş olası değil. Kapitalizmin alternatifi olan sosyalizme ancak devrimle ulaşılabilir. Bunun için emekçi sınıfların isyanının yanı sıra güçlü bir sınıf bilinci ve süreci yönetecek devrimci Marksist partiler gereklidir. Küresel salgının yumuşamasından itibaren emekçi isyanlarının patlak vermesini bekleyebiliriz. Nitekim daha şimdiden Lübnan’da emekçiler ve gençler sisteme karşı ayaklanma provalarına başladılar bile. Emperyalist kapitalist sistemin efendilerinde endişe ve sıkıntı hakim. Bu dönem aynı zamanda sınıf bilincinin aşama kaydedeceği, devrimci Marksist partilerin inşa edilmesinin hızlanacağı bir dönem olacaktır. Unutmayalım kapitalizmin yenilgisi asla kendiliğinden olmayacaktır. Örgütlü devrimci unsurların tarihe müdahalesi tek gerçek dönüşüm olan sosyalizm için bir zarurettir.