“Orantılıydı. Oraya donanmanın tümünü yollamadık.”, “Türklerin sadece bunu dikkate aldığını ve buna saygı duyduğunu söyleyebilirim. Fransa’nın bu yaz yaptığı önemliydi. Bu bir kırmızı çizgi politikasıdır.”
Bu sözler Fransa Cumhurbaşkanı Macron‘a ait. Mesele Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol kaynaklarının paylaşım kavgası. Bunun dışında Yunanistan ile Türkiye arasındaki eski sorunlar yeniden alevleniyor; Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege’deki egemenlik çekişmesi yeniden tırmanıyor. Tehditler, ayar vermeler havada uçuşuyor. Ege’de savaş gemileri çarpışıyor, havada it dalaşı sürüyor, düşman radarları birbirlerine kitleniyor…
Türkiye ve Yunanistan cephesinde eller tetikte. TSK deniz kuvvetleri tam kadro sahada. Yayınlanan NAVTEX’lere göre faaliyet gösteren sismik araştırma gemilerine eşlik eden firkateynlerle Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege’de rakiplere göz dağı veriliyor.
Fransız haber ajansı AFP Yunanistan Ordusu’nun Kaş’a taş atım mesafesindeki Meis‘e feribotla asker çıkarmasının fotoğraflarını dünyayla paylaştı. Bu, anlaşmalara aykırı diye itiraz etmenin bir alemi yok, çünkü artık kaba kuvvet konuşuyor. Taraflar tatbikat üzerine tatbikat yapıyor, BAE’nin savaş uçakları bile oyunun içerisinde.
Savaş Çıkar mı?
AKP cephesinde Yunanistan’ı ezer geçeriz havası hakim. “Kimse de sana (Yunanistan’a) sahip çıkmaz” naraları büyük özgüven görüntüsünü tamamlıyor. Bu arada mesajların esas hedefinin iç kamuoyu olduğunu biliyoruz. Yandaş medyada konuşan askeri uzmanlar Kaş karşısındaki Meis’i ve etrafındaki küçük adaları rahatça alırız havasında, “eğer direnirlerse Rodos falan ne varsa alırız” diye kağıt üzerinde zafer senaryoları çizmekle meşguller. Bu tipler şovenist atmosferle coştukça prim yaptıklarını düşünüyorlar.
Gelgelelim savaş inisiyatifini almak kolay iş değil. Savaşı çıkartacak hamleyi kim yapacak? Neticede çizdiği sınırları aşılan taraf Yunanistan. TSK donanması Girit’ten Rodos’a kadar olan bölgede boy gösteriyor ve sismik araştırma gemileri faaliyetlerini sürdürüyor. Yunanistan’ın güçlü komşusuyla Meriç’ten Kıbrıs’a kadar olan geniş bir cephede savaşmak istemeyeceği ortada. Müttefikleri Fransa ya da AB’nin böyle bir savaşta Yunanistan için savaşmayı tercih etmeyeceği de açık.
RTE’nin imajının blöfçüye çıktığı ve bunun Türkiye’yi sınırlamak isteyen Macron‘a cesaret verdiği de ortada. Sadece RTE’nin değil ki Macron’un da Miçotakis‘in de yükselecek milliyetçiliğe, dediğini yaptıran güçlü lider imajına ihtiyacı var. Bugün Sisi bile Libya’da kırmızı çizgimizi ortaya koyduk ve RTE’nin gözünü korkuttuk propagandası yapıyor.
Kırmızı çizgi lafı şimdilerde Macron’un dilinde. Daha önce İsrail ile Mavi Marmara geriliminde, ABD ile rahip olayında ya da Rusya’nın bu şubatta İdlib‘de gerçekleştirdiği ve 37 askerin canına mal olan saldırı da RTE alttan almak zorunda kalmıştı. Kısacası rakipler blöfçülüğü çözmüş durumdalar. Bu yüzden Fransa cephesi blöflere el yükselterek cevap veriyor.
Diğer taraftan, çizmeye çalıştığı sınırları aşılan taraf halen Yunanistan ve ilk elde savaş iradesini alması gereken taraf da Yunanistan. Yunanistan’ın savunmadan saldırıya geçmesi de çok zor. Gelgelelim karşılıklı provokasyonlar kontrolden çıkabilir, ciddi kazalar yaşanabilir… Emperyalist oyunların bir noktasında savaşın tetiklenme ihtimalini kimse göz ardı edemez.
Sahte kabadayılık bir yana, Yunanistan’a karşı elde edilecek bir askeri başarı RTE için ne muazzam bir sıçrama olurdu. Ama işler öyle kolay değil. Yeni Osmanlıcılık hülyaları içeride yandaş koro tarafından köpürtüldükçe köpürtülüyor, ama direksiyondakiler ürkeklik derecesinde temkinli. Örnekleri saydık, ama Libya’daki son restleşme muazzam bir test oldu.
TSK ve sahadaki milisler Sirte önlerinde aslında oldukça avantajlıydı, ama Watiye’deki TSK hava savunma sistemlerinin bombalanması ki oldukça ağır bir saldırıydı, sonrası yelkenler suya indirildi.
Değersiz Yalnızlık
Doğu Akdeniz’de büyük çapta doğal gaz bulunduğunda bölge devletleri bir araya gelip bu rezervleri çıkarmanın ve paylaşmanın derdine düştüler. Mısır, İsrail, Ürdün, Kıbrıs, Yunanistan, İtalya ve hatta Filistin bile dev petrol tekelleri ile bu paylaşımın tarafları olurken Türkiye dışlandı. AKP’nin herkesle kavga eden, saldırgan dış politikasının faturası bu şekilde çıktı. Ama AKP bu başarısızlığı bile mağduriyet ve milliyetçilik üzerinden bir iç politika fırsatına dönüştürmeye koyuldu.
Güçlü Türkiye’nin önünü kesme çabaları türünden hikayelerin AKP tabanında tutması bir yana iş milliyetçilik olunca ulusalcı muhalefetin de Mavi Vatan projesi etrafında AKP’nin arkasına yedeklendiğini şaşırmayarak gördük.
Yunanistan ve Türkiye Emekçilerine
Türkiye ve Yunanistan emekçileri, kendi ülke burjuvaları ve milliyetçi hükümetlerine karşı mücadeleyi savaş karşıtı bir mücadeleyle birleştirmelidir. Kendisini solcu ya da muhalif gösteren bir dolu muhalif ya da kendinden menkul “solcunun” iş savaşa gelince kendi milliyetçi kampına dahil olduklarını görüyoruz. Aynı durum Yunanistan’da da yaşanmaktadır. Sınıf bilinçli işçiler sömürü düzeninin bu payandalarını iyi tanımalıdır.
En az 10 yıl süren ağır ekonomik kriz boyunca Yunanistan emekçileri derin bir şekilde yoksullaştı. Türkiye de en az 2 yıldır süren ekonomik yüzünden emekçiler hızla yoksullaşıyor ve yoksullaşmaya devam edecek.
Bu şartlar altında burjuvaların yükselttikleri milliyetçilik sayesinde gerçek sorunları unutturmalarına izin vermemeliyiz. Ulusal birlik hikayelerinin, çalan savaş davullarının işçi sınıfının ağır sömürüsüne hizmet ettiğinin farkında olalım.
Biliyoruz ki Doğu Akdeniz’deki o gazdan Türkiye istediği payı alsa dahi bunun meyvelerini emekçiler yemeyecek. Yiyiciler belli: Belirli kapitalist gruplar, onlardan avantasını alan malum çevreler, bu şirketlerde yönetim kadrolarına getirilen bildik bürokratik unsurlar… Emekçilere düşen yine yoksulluk, ağır sömürü ve işsizlikten başkası olmayacaktır.
Yunanistan ve Türkiye emekçilerinin devrimci birliğinin milliyetçi sömürü çarkını kırdığı, iki ülkenin sınırlarının ortadan kalktığı birleşik kızıl bir ülkenin özlemiyle…