“Devrimci Yenilgicilik” kavramı 1.Dünya Savaşı’nda Lenin’in geliştirdiği devrimci stratejinin bir parçasıydı. Lenin, sol saflara sızan şovenizme ve anavatan savunması eğilimlerine karşı Bolşevikleri ve işçi sınıfının öncüsünü silahlandırmak için oldukça uğraşmıştı. Zira Lenin, emperyalist savaştan işçi devrimlerinin çıkmasını planlıyordu. Bunun için öncü işçi katmanının egemen sınıfların savaşı ve milliyetçi duygularıyla köprüleri tamamen atmış olması gerekiyordu. Lenin’in tüm Avrupa’da işçi hareketini zehirleyen sosyal şovenlerden tiksinmesi boşuna değildi. Savaşın getirdiği kitlesel ölüm ve açlığın acısı Çarlık ve aristokrasiden, burjuvalar ve kiliseden çıkartılmalıydı. Devrimci yenilgicilik cephede ve cephe gerisinde emperyalist savaş ve Çarlık karşıtı sistematik bir propaganda anlamına geliyordu. Savaşın getirdiği kitlesel ölüm, sakatlık, yokluk ve hastalıklar askerlerin de politize olmasını kaçınılmaz kılıyordu. Çar, soylu subaylar ve zenginler için Rus işçi ve köylüleri neden savaşta can verecekti ki! Ve gerçekten de Çarlık ordularının cephelerdeki bozgun haberleriyle birlikte devrimin ayak sesleri daha güçlü duyulmaya başlandı. Lenin’e göre aynı stratejiyi savaştaki diğer ülkelerin devrimcileri de izlemeli ve Avrupa çapında sosyalist devrimlerin çağı başlamalıydı.
“Lenin’in “yenilgi ehven-i şerdir” formülü, düşman ülkenin yenilmesiyle karşılaştırıldığında kendi ülkesinin yenilgisi ehven-i şerdir anlamına değil; devrimci hareketin büyümesinden doğan bir askeri yenilgi proletaryaya ve tüm halka, “iç barış”la güvencelenen askeri zaferden sonsuz kez daha yararlıdır anlamına gelir.” (Troçki, Savaş ve Dördüncü Enternasyonal, Haziran 1934)
Bu noktada Karl Liebknecht’in “Asıl Düşman İçeride” formülasyonunu anmadan olmaz. Devrimci enternasyonalizmle sosyal şovenizm arasındaki mücadele Almanya’da da kıyasıya sürmekteydi. K.Liebknecht siperlerde ölümü bekleyen farklı uluslardan işçi ve köylülere bu şekilde seslenmişti.
Ukrayna’nın İşgali
Bugün bir kez daha tüm dünya emperyalist savaşın dehşetiyle çalkalanıyor. Üstelik dünya emperyalist sisteminin üzerinde durduğu Büyük Güçler arasındaki çekişmeli güvenlik dengesi bozulmuş durumda. Durum o kadar kırılgan ki emperyalist savaşların yayılarak bir dünya savaşına dönüşme olasılığı var. Sistemin eski dengesine dönerek “normalleşmesi” ise artık olası görünmüyor. Hal böyleyken devrimcilerin emperyalist savaş konusundaki taktiklerini yeniden gözden geçirmesi gerekir. “Devrimci Yenilgicilik” taktiği bugün hem Batı’da hem de Rusya’da tek geçerli politikadır.
Ukrayna’nın işgali, Batılı büyük emperyalistlerin savaşa doğrudan müdahil oldukları bir biçim aldı. Nükleer bir savaş ihtimali yüzünden belki doğrudan doğruya Ukrayna’ya ordularını göndermiyorlar, ama Rusya’nın yenilgisi için ellerindeki diğer bütün araçları seferber etmiş durumdalar. Ukrayna’ya büyük miktarda silah ve para yardımı yapılırken istihbari destek, propaganda desteği ve diplomatik destek sunuluyor. Gönüllü savaşçılar Ukrayna’ya gönderiliyor, askeri uzmanlar strateji oluşturuyor, Rusya ekonomik olarak çökertilmek isteniyor… Buradan çıkarılması gereken sonuç Ukrayna’nın işgaline dair politik pozisyonları sadece Rusya karşıtı bir içerikle, ABD’nin Irak’ı işgal etmesine karşı gelişen muhalefete benzer şekilde ele alamayız. Açık ki Ukrayna toprakları Batılı emperyalistlerle Rusya’nın hesaplaşma sahasına dönmüş durumda.
Rusya’nın işgale başlamasının ilk gününde SEP açıklamasında dendiği gibi: “ABD Rusya’nın elini gördüğü halde Ukrayna konusunda Rusya ile uzlaşmaya yanaşmadı. Onlar için Ukrayna Putin’i tuzağa çekecekleri bir yemden fazlası değil. Rusya’ya taviz verip Putin’i güçlendirmektense Ukrayna’yı savaş alanına çevirip Rusya’nın kan kaybetmesi ihtimaline oynamak onlara çok daha karlı göründü. Ukrayna halkının başına gelecekler, elbette zerre umurlarında değil.”
Ukrayna’nın işgali ile dünya siyasetinde yeni bir döneme girildi. Emperyalistler arasındaki değişen güçler dengesi uzunca bir süredir askeri ve politik dengeleri değişmeye zorluyordu. Ukrayna’nın işgali bu değişim sancısının şiddetini ve dengesizliğini en keskin biçimde ortaya koydu. Bugün adeta Soğuk Savaş’ın yeni sürümünün başlamasına tanıklık ediyoruz. Üstelik Rusya’nın egemen bir ülkeyi, doğrudan başkentine yönelerek işgal etmeye başlaması aslında öylesine radikal bir iş ki dünya jeopolitiğindeki bütün askeri-politik kuralları ve dengeleri sarsmış durumda. Örneğin düşünün Çin benzer bir oldu bittiyle Tayvan’ı işgal etmeye kalkarsa nükleer silahların kullanıldığı bir 3.Dünya Savaşı ne kadar yakın bir ihtimale dönüşür.
Rusya’da Devrimci Yenilgicilik
Bugün Rusya’da Ukrayna’nın işgaline karşı çok yaygın protestolar sürmekte. Yoğun devlet baskısına rağmen korkuya teslim olmayarak işgale karşı eylemlere katıldığı için gözaltına alınan gösterici sayısı 14 bini aştı. Rus parlamentosu olan Duma’da Putin’in partisinden bir vekil olan Vitali Milonov’un, BBC’ye verdiği demeçte savaş karşıtı protestocular için “birkaç bin kişi; gey, lezbiyen, Troçkist ve solcu it kopuklar…” demesi, Putin ve takip ettiği devlet geleneğinin çok iyi bir ifadesi…
Her ne kadar işgal karşıtı eylemciler siyasi açıdan bir hayli heterojen bir toplam oluştursa da içlerinde yoldaşlarımızın da olduğu devrimciler Bolşevik geleneğin en güzel örneklerini veriyorlar. Bugün devrimciler ve işçi sınıfı hareketi, Lenin dönemine göre elbette çok zayıf ama “Büyük Rus” yayılmacılığına karşı olan mücadeleci gelenek Çarlık’tan günümüze kadar uzanmış durumda.
Bugün Rusya’da devrimci yenilgicilik Ukrayna’nın “fethedilmesine” karşı mücadele etmek demektir. Rus devrimcilerinin perspektifi işgale karşı emekçileri harekete geçirmek ve mümkünse grev hareketiyle işgale karşı durmaktır. Putin’in içeriden gelen emekçi uyanışıyla Ukrayna’da hezimete uğraması tam da emperyalist savaşın devrimle sonlanmasına giden yolu açabilir. Bugün bu, açık ki, çok iddialı bir hedef ama işgal karşıtı protestolarda gözaltına alınan eylemcileri Marksizme kazanmak ileri doğru atılmış muazzam bir adım olacaktır. Putin ve oligark düzeninin kirli savaşına karşı mücadelenin yoğunlaştırılması, siyasi mahkumların serbest bırakılması, Rusya emperyalizminin Kazak işçilerinin ezilmesine yaptığı yardımların ve Putin propaganda makinasının yalanlarının teşhir edilmesi, Ukrayna’ya giden ikmal konvoylarının önünün kesilmesi, cepheye giden askerler arasında düzen karşıtı propaganda yapılması, savaşın yarattığı ekonomik krizin faturasının kapitalistlere ödetilmesi, eylemlerin yoğunlaştırılması, sadece işgalin değil aynı zamanda Putin’in oligarkların hedeflenmesi, siyasi mahkumlara özgürlük istenmesi…
Batıda Devrimci Yenilgicilik
Batıda devrimci yenilgicilik, ABD önderliğinde oluşan Rusya karşıtı emperyalist birliğe karşı çıkmak ve Batıdaki işçilerin bu birlik fikirlerine karşı bağışıklık kazanması için mücadele etmektir. İrlanda’da Sosyalist İşçi Partili vekil Richard Boyd Barret’ın mecliste yaptığı NATO ikiyüzlülüğünü teşhir eden ve İrlanda’nın bu savaşta NATO kampına katılmaması gerektiğini vurgulayan konuşması Batı’daki devrimcilerin alması gereken örnek duruşlardan biriydi. Uçuşa yasak bölge gibi yeni bir dünya savaşına sebep olabilecek türden kışkırtıcı taleplerin teşhir edilmesi gerekir. Alman militarizminin yeniden canlanmasına, Japonya’nın nükleer silahlar istemesine, silahlanma harcamalarının artırılması karşı mücadele edilmelidir. Alman Yeşiller ve SPD örnekleri gibi unsurlar derhal ulusal mutabakata katılan sözde solcu ve ilerici güçler teşhir edilmelidir. NATO’nun Ukrayna’ya silah yığmasına, Rusya’ya karşı yaptırımların uygulanmasına ve NATO’nun doğuya doğru genişlemesine karşı mücadele edilmelidir. Devrimciler ABD ve NATO’nun savaş suçlarını hatırlatması en temel devrimci tavırlardan birisidir.
Ukrayna’da Devrimci Politika
Ukrayna halkının Rusya işgaline direnmesi en temel hakkıdır. Ukraynalı devrimcilerin görevi ise burjuvaziden, her türlü gerici unsurdan ve NATO güçlerinden bağımsız, işçilerin öz direniş örgütlerinin kurulmasını sağlamaya çalışmaktır. Ukraynalı yoldaşlarımız etkili oldukları sendikalarda bağımsız işçi oluşumlarını başlatmışlardır. Devrimcilerin tavrı burjuva Ukrayna Ulusal Ordusu’na bağlı olarak milli bir direniş yürütmek değildir. Ukraynalı devrimciler Kiev’deki burjuva yönetimin suçlarını ortaya dökmeli, oligark rejimin sona ermesi gerektiğini vurgulamalı, ekonomik kaynakların ve siyasi gücün işçi sınıfının elinde toplanması gerektiği fikrini yaymalı, mümkünse kendi bağımsız kontrol bölgelerini kurmalıdır. İşyerlerinden ve fabrikalardan yükselen bir işçi dayanışması halkın temel problemlerini çözmek için harekete geçmeli ve dünya işçi sınıfına ve sosyalistlerine dayanışma çağrısında bulunmalıdır. Böylelikle Ukrayna oligarklarının düzeninin alternatifi yaratılmaya çalışılmalıdır. Bugün Ukraynalı yoldaşlarımız henüz bu denli güçlere sahip değiller, ama varmak istedikleri hedef budur. Ukraynalı devrimciler ayrıca Ukrayna milliyetçiliğine karşı mücadele etmeli, Donbas ve Kırım’ın kendi kaderini tayin hakkını savunmalıdır. Dahası Rus işgal ordusundaki askerlere yönelik faaliyet yürütmeli, Rus ve Ukraynalı askerlerin kardeşleşmesi için çaba harcamalı, Putin’in yalanlarının teşhir edilmesi sayesinde Rus askerlerinin de işgal karşıtı ortak mücadeleye kazanılması hedeflenmelidir. Ukraynalı devrimciler anavatan savunması gibi bir proje için değil, işçilerin ve emekçilerin bağımsız sosyalist Ukraynası için mücadele etmelidir.
Türkiye’de Devrimcilere Düşen
İki emperyalist kampın da birbirine tercih edilir bir yanı olmadığı vurgulanmalıdır. Çarpık anti-emperyalizm anlayışlarının çeşitli sol kurumları koşulsuz Rusya destekçisi bir pozisyona ittiği ve bunun da Avrasyacı gerici kampa katılmak anlamına geldiği bilinmelidir. Bu konuda en aydınlatıcı yazıyı SEP Genel Başkanı Güneş Gümüş kaleme almıştı.
Bu yazı bir kez daha okunmalı zira teorik netlik olmadan ilerlemek asla mümkün olmaz. Tersinden işgal karşıtlığını Batılı emperyalizmin perspektifinden yapmanın tek anlamı ABD-AB hegemonyasına hizmet etmek olacaktır. Türkiye egemen sınıfının NATO bileşeni olması devrimcilerin anti-ABD ve anti-NATO tavrının yüksek sesle dillendirilmesini gerekli kılar. Bugün AKP iktidarı Ukrayna krizinden en az hasarla çıkmak ve uluslararası diplomaside prestij kazanmak için uzlaştırmacı, ılımlı ve faydacı bir siyaset izliyor. Ama AKP’nin uzun süredir Kiev’deki milliyetçi hükümeti daha atak olmaya cesaretlendirdiği ortaya konmalıdır. Kiev’e satılan Bayraktar dronelarının savaşta oynadığı rol ile Türk militarizminin gurur kaynağı olması gayrı-resmi AKP kaynaklarında ballandıra ballandıra işlenmektedir.
Neticede sosyalistlerin ve öncü işçilerinin gücü, sonucu tayin edici güçtür. Rusya’da, Ukrayna’da ve Batı’da devrimci tavrı ete kemiğe büründürecek örgütsel yapılar olmadığı ya da çok zayıf kaldığı takdirde her halükarda kazanan emperyalist gericilik olacaktır. Mesele güçlü kadrolara dayanan devrimci bir geleneğin inşasında yol alabilmek ve bunu Marksist bir programla birleştirmektir. İşte bu durumda ekonomik krizler ve emperyalist savaşlardan devrimci olasılıkların doğması mümkün olacaktır.