“Hiç kimsenin aklına Kadınlar Günü’nün devrimin ilk günü olabileceği gelmemişti.”Leon Troçki, Rus Devrim Tarihi
Uluslararası Sosyalist Birlik (ISL) Kadın ve LGBTİ+ Komitesi
Kadınlar ve LGBT+’lar, giderek büyüyen ve cesaretlenen gerici ve hak karşıtı aşırı sağcıların ele geçirdiği hükümetlerin saldırılarıyla yüzleşmek için bir kez daha sokaklara çıkacak. Onları yenmek için daha fazla eylemlilik, örgütlülük ve patriyarka ile kapitalizmin birlikte yıkılmasını hedefleyen sosyalist ve devrimci bir alternatifin inşası gerekiyor.
Eylemliliğe Karşı Gerici Saldırı
Toplumsal kutuplaşma, sosyalizm ya da barbarlık ikilemini keskinleştiren dünya çapında bir gerçeklik. Aşırı sağ, tüm dünyada kritik ülkelerde iktidara gelmeyi başardı. Anti-demokratik ve toplumsal hak karşıtı bir gündem çerçevesinde, kadınların ve LGBT+’ların kazanımlarına saldırıyorlar.
Donald Trump, ikinci döneminde iktidara gelir gelmez, ABD federal kurumlarının “kadınların biyolojik olarak kadın, erkeklerin ise biyolojik olarak erkek olduğunu kabul etmesini” gerektiren bir yürütme emri yayınladı. Trump, ilk konuşmasında şunları söyledi: “Ayrıca, hükümetin ırk ve cinsiyeti kamu ve özel hayatın her alanına toplum mühendisliğiyle dayatma politikasına son vereceğim.” Ayrıca, HIV programlarına yapılan fonlamayı 90 günlüğüne askıya aldı. UNAIDS (Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı), bu fonlama olmadan 2025 ile 2029 yılları arasında ölümlerin %400 artabileceğini tahmin ediyor. Bu, yaklaşık 6,3 milyon önlenebilir ölüm anlamına geliyor. Bunun yanı sıra, Trump ve milyarder Elon Musk, muhafazakar konuşmalarında “geleneksel aile”yi ve “kadınların itaatkâr rolünü” savundular.
2025 yılının başında Davos Forumu’nda Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, LGBTİ+ topluluğuna yönelik saldırgan bir konuşma yaptı. Buna yanıt olarak binlerce kişi sokaklara döküldü. Milei, bir yıl önce de cinsiyet eşitsizliğini reddetmiş ve Parlamento’da çoğunluğu elde eder etmez Gönüllü Gebelik Sonlandırma (IVE) Yasası’nı iptal etme niyetini açıklamıştı.
Avrupa’daki aşırı sağın, şovenist ve gerici imajını bazı hükümet temsilcilerinin “kadın” olması aracılığıyla örtmeye çalıştığı örnekler de var. İtalya’da Giorgia Meloni ve Fransa’da Marine Le Pen gibi. İkisi arasındaki nüanslara rağmen, her ikisi de göçmen karşıtı, yabancı düşmanı ve ırkçıdır; özellikle Müslümanlara ve Afrikalılara karşı, onları sözde kadınların ve LGBTİ+’ların haklarını savunan Batılı yaşam tarzının düşmanları olarak görüyorlar. Elbette, bu söylemlerin hiçbiri kadınların ya da LGBTİ+’ların haklarını savunmak anlamına gelmiyor, aksine hak karşıtı ajandaya hizmet eden bir politika anlamına geliyor.
Radikal İslamcılık da bir diğer gerici unsur. 2023 yılında, İran rejiminin ahlak polisi tarafından Mahsa Amini’nin öldürülmesinden bir yıl sonra, Parlamento, kamusal alanda başörtüsü takmayan kadınlara daha ağır cezalar getirme kararı aldı. Afrika’nın büyük bir kısmında, kadınlar hala çocuk yaşta evlilik, kadın sünneti ve ekonomik özgürlükten yoksunluk gibi patriyarkal şiddetin vahşetleriyle mücadele ediyor. Irak Parlamentosu tarafından bu yılın başlarında oylanan değişiklikler, 9 yaşından itibaren çocuk evliliklerinin önünü açıyor. Kişisel Statü Yasası’nda yapılan değişiklikler, evlilik, boşanma ve miras gibi ailevi konularda İslami mahkemelere daha fazla yetki veriyor.
Bunlar, 2015-2019 yılları arasında dünyayı saran feminist dalganın geri çekilmesinin ardından aşırı sağın desteğiyle ortaya çıkan siyasi ve dini gerici saldırıların bazı örnekleri.
Yükselen Kadın Yoksulluğu
UN Women’ın 2023 Raporu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin hala uzak bir hedef olduğunu ve mevcut hızla bu hedefe ulaşmanın yaklaşık 300 yıl süreceğini belirtiyor. Kadınlar, işgücü piyasasında önemli engellerle karşılaşıyor ve erkeklerin kazandığı her 1 dolar için yalnızca 51 sent kazanıyor. Ayrıca, ücretsiz ve tanınmayan işlerde daha fazla zaman harcıyorlar. Bunun yanı sıra, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Her dört kişiden biri, kadınlara yönelik kötü muamelenin haklı görülebileceğine inanıyor.
Yoksulluğun ve şiddetin kadınlaşması, ekonomik krizler, iklim değişikliği ve savaşlarla aynı hızda artıyor. BM’ye göre, İsrail işgalinin Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımın neden olduğu ölümlerin %70’inin kadınlar ve çocuklar olduğunu vurgulamak önemlidir. Ukrayna’daki üç yıllık savaş, kadınların zihinsel, fiziksel, cinsel ve üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açtı. Etiyopya’da, savaş zamanlarında kız çocuklarına ve kadınlara yönelik işlenen cinsel suçlar, savaş suçu ve insanlığa karşı suçlar olarak kabul ediliyor.
Yanıtımız Radikal, Anti-Kapitalist, Devrimci ve Enternasyonalist Olmalı
Saldırılara karşı sokak hareketi durmadı ve farklı oranlarda büyümeye ve genişlemeye devam ediyor. Aşırı sağ cesaretlenip haklarımıza saldırmaya hazırlanırken, kadınlar ve LGBT+ topluluğu sokaklara çıkarak yanıt veriyor. Brezilya’da kürtaj hakkına yönelik saldırıya karşı büyük gösteriler düzenlendi. Arjantin’de anti-faşist ve anti-ırkçı onur yürüyüşleri devam ediyor ve 2024 yılında 8 Mart ve 25 Kasım’da birçok ülkede kitlesel gösteriler gerçekleştirildi.
Sahte sol veya sahte ilerici hükümetler söz konusu olduğunda, kafa karışıklığına yer yoktur. Bu hükümetler feminist ve hatta sosyalist olduklarını iddia ederler, ancak altında yatan gerçeklik, sağın yönettiği ülkelerden çok da farklı olmaz: kadın yoksulluğu artıyor, kürtaj her koşulda suç haline getiriliyor ve kadınların, kız çocuklarının ve LGBT+’ların hakları ciddi şekilde ihlal ediliyor.
Bu nedenle, kadın ve LGBTİ+ hareketinin, bu gerici saldırıyı durdurmak ve yenmek için devrimci feminizmin en geniş eylem birliği çağrısına katılması önemlidir. Demokrat olduğunu iddia eden her feministin veya LGBTİ+’nın, herhangi bir siyasi parti, sendika, gençlik veya halk örgütü fark etmeksizin dahil olup sokak hareketine katılmalıdır.
Hak karşıtı liderleri ve örgütleri açıkça kınamak ve onların kampanyalarının ve programlarının kadınların ve LGBTİ+’ların günlük yaşamını nasıl etkilediğini göstermek gerekiyor. Özgürleştirici programımız, eğitim, sağlık, istihdam ve diğer alanlarda tam toplumsal cinsiyet eşitliğini; şiddete, nefret suçlarına, kadın cinayetlerine ve trans cinayetlerine karşı mücadeleyi; cinsel eğitim, doğum kontrolü ve kürtaj hakkını; kıyafet özgürlüğünü ve bununla ilgili her türlü dayatmayı reddetmeyi; toprak, konut ve mirasa eşit erişimi; bakım işlerinin toplumsallaştırılmasını; devletin laikliğini içermekte.
Mücadeleleri kurumsal “çözümlere” yönlendiren reformizmle; erkekleri baş düşman olarak gören radikal feminizmle; hareketi farklılıkları önceliklendirerek bölen kimlik temelli akımlarla; ve işçi sınıfının öncülüğünü zayıflatan otonom feminizmle yüzleşmeliyiz.
Dünya çapında gerici saldırıya karşı seferberlik kaçınılmazdır ve seferberliğin gücü, radikalleşen öncünün örgütlenmesine ve siyasi yönelimine bağlı olacaktır. Bu durumda, devrimciler olarak, gelecekteki mücadelelerin seyrini etkilemek ve işçi sınıfını temsil eden, sosyalizmi savunan bir partinin temellerini atmak için devrimci bir projeyi savunmaya hazır binlerce aktivisti, gençliği ve işçiyi seferber etme görevimiz var. Patriyarkal kapitalizm var olduğu sürece, kadınlar ve muhalifler yalnızca kısmi kazanımlar elde edebilir ve bu kazanımlar her zaman risk altındadır. Troçki’nin adil ve eşitlikçi bir toplum hakkında söylediği gibi: “Kadınların gerçek kurtuluşu, ekonominin ve kültürün genel yükselişi, küçük burjuva ekonomik aile biriminin yıkılması, sosyalize yemek hazırlama ve eğitimin hayata geçirilmesi olmaksızın düşünülemez.”
Bu 8 Mart’ta, birçok ülkede farklı etkinlikler düzenlenecek: çeşitli eylemlilikler ve etkinlikler. Uluslararası Sosyalist Birlik’in seksiyonları, farklı ülkelerdeki çağrılara aktif olarak katılacak ve patriyarkal baskıya karşı mücadelenin kapitalist sömürüye karşı mücadeleden ayrılamayacağını bir kez daha güçlü bir şekilde haykıracağız. Bu mücadeleye hizmet ederek, Uluslararası Sosyalist Birlik olarak, devrimcileri enternasyonel düzeyde yeniden bir araya getirmek ve her türlü baskı, sömürü ve şiddetin ortadan kalktığı bir şekilde yaşamak için çabalamaya devam edeceğiz.